tag:blogger.com,1999:blog-70201077161845502902024-03-19T10:31:31.628+03:00HİKAYE FABRİKASIuzun bir hikaye bu, her gün bir sayfası yazılan...Günay Gafurhttp://www.blogger.com/profile/16818720587536520415noreply@blogger.comBlogger2125tag:blogger.com,1999:blog-7020107716184550290.post-37351163822687105952017-02-14T12:58:00.003+03:002017-02-14T12:58:54.546+03:00DUYURUYETERİ KADAR OKURA ULAŞMAMASI SEBEBİYLE DOKUNULMAZLAR MACERASINA BELİRSİZ SÜRELİĞİNE ARA VERDİĞİMİ ÜZÜLEREK BİLDİRİRİM.<br />
<br />
TEFRİKANIN DEVAMINA BU PLATFORMDA OLMASA DA BAŞKA PLATFORMLARDA DEVAM ETMEK ÜMİDİYLE İLGİ GÖSTEREN AZ SAYIDA OKURUMA SEVGİ VE SAYGILARIMLA...<br />
<br />
GÜNAY GAFURGünay Gafurhttp://www.blogger.com/profile/16818720587536520415noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-7020107716184550290.post-34217063288863505942016-10-31T10:32:00.002+03:002016-11-02T13:37:40.163+03:00BİR<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhculARIPuEjS78mZcFmgU1BBiNki6a8yZ3S5E8edFTJ2yiX6aA1pfpeFhUeOjLXEhSZkzCWsLWWEtIx1BtSE30_zjVZpUFCIAC8PFnxaokk1mDel31hWB1fOk3UPQSOuDNRKyC1XBYH_E/s1600/dokunulmazlar.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhculARIPuEjS78mZcFmgU1BBiNki6a8yZ3S5E8edFTJ2yiX6aA1pfpeFhUeOjLXEhSZkzCWsLWWEtIx1BtSE30_zjVZpUFCIAC8PFnxaokk1mDel31hWB1fOk3UPQSOuDNRKyC1XBYH_E/s320/dokunulmazlar.jpg" width="201" /></a><span style="font-size: large;">Doğduğum gün, dünyaya
gözümü açtığım ilk gün anlamıştım herkesten (en azından ailemin dışında kalan
diğer tüm insanlardan) farklı olduğumu. Küçük odanın içine doluşmuş, yatağın
hemen ilerisinde dikilen, şaşkınlıktan büyümüş gözleriyle bana bakan insanları
inceledim tek tek. Kiminin gözlerinde mutluluk, kimininkinde de korku ve
kıskançlık gördüm. Mucize bebeği görmeye gelmiş olan insanların hepsini
tanıyordum. Ablam Aybir, babam İlbey, dedem Bilbey, kuzenim Tanbey, komşumuz Gülistan
Teyze ve kızları Neslihan’</span><st1:personname productid="la Zeynep" w:st="on"><span style="font-size: large;">la
Zeynep</span></st1:personname><span style="font-size: large;">, Ebe Saime’nin küçük torunu ve benim ilerleyen
yıllarda, uğruna belki de her şeyimi feda edeceğim insan Arda…</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ebe Saime, beni
ayaklarımdan tutup da baş aşağı çevirdiğinde, onca insan da baş aşağı dönüverdi
sanki. Buruşuk popoma, hafif bir tokat şaplatmak için elini kaldırdı… Ve eli
havada öylece kalakaldı. Ne kadar dirense de elini oynatamıyordu. Ne zaman ki
şaplak atmaktan vazgeçip korkuyla beni yatağa bırakmaya karar verdi, işte o
zaman elinin çözülmesine izin verdim. Canını acıtmak gibi bir niyetim yoktu
aslında ama zamanla kontrol etmeyi öğreneceğim gücüm, ya da yeteneğim, Ebe
Saime’ye biraz fazla gelmişti. Aslında beni baş aşağı çevirmesine de müsaade
etmezdim ancak kalabalığı incelediğim boş bir anımda tutup havaya kaldırmıştı
küçücük bedenimi. Annemin kucağına özensizce bıraktı beni ve acıdan uyuşan
kolunu sıvazladı sessizce. Bir yandan burnuma gelen çiçek kokularına bir anlam
vermeye çalışıyor, bir yandan da Ebe Saime’nin çektiği acıyı hissediyor, ancak
acısını dindirecek bir şey yapamıyordum. Gücümü ve gücümün sınırlarını
keşfetmeye başladığım bu dakikalar, unutulmaz hatıralarımın arasına ilk
yerleşenlerdi.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: large;">Babam İlbey, Ebe Saime’nin ağrıyan koluna dokunarak kadıncağızın sessiz
feryatlarına bir son verdi. Müsaade etsem belki de çığlık çığlığa bağıracaktı
kadın ama gürültüye tahammülüm olmadığını biliyordum. O yüzden odada çıt
çıkmıyordu. İşin garibi; babam, ablam ve kuzenim de sessiz sedasız bekliyorlardı.
Babamı, ablam Aybir’i ve kuzenim Tanbey’i de etkileyebildiğimi görmek beni
şaşırtmıştı çünkü aile içinde kimsenin başarabildiği bir şey değildi bu. Aile
üyeleri birbirlerini etkileyemezler, üyelerin birbirlerine iyilik ya da
kötülükleri dokunamazdı. Bu, yüzyıllardır değişmeyen bir gelenek olmuştu ama
işte ben karşımdakileri sessizliğe gömmeyi başarmıştım. Herkese saniyeler
içinde sağlık bahşeden babam, bu asırlık kaide gereğince, doğumuma müdahale edememiş,
sevgili karısının çektiği acıları dindirememişti. O anda aklıma annemi de
etkileyebileceğim geldi. Yorgunluk ve acıdan iki büklüm olmuş bedeniyle yatakta
kıvranan anneme baktım. Ebe Saime’den çok daha fazla acı çektiğini
görebiliyordum. Izdırap içinde sessiz sedasız ağlarken, benim kendisine baktığımı
fark edince dudaklarında (çektiği onca acıya rağmen) harikulade bir tebessüm
belirdi. Ona yardım etmek için tarifsiz bir istek duydum ama ne yapabileceğimi
bilmiyordum. Biraz önce Ebe Saime’nin kolundaki acıyı dindiremediğimi
görmüştüm. Babamın yetenekleri bende yoktu ya da varsa bile nasıl kullanacağımı
henüz bilmiyordum. Hala gülümsemeye çalışan annem ise sanki bacaklarından
süzülen kanlar kendisine ait değilmiş, o kadar acıyı kendisi çekmiyormuş gibi,
doğurduğu minik kızına, bana bakıyor ve ellerini uzatıyordu. Ellerinden daha
doğrusu baş parmaklarından (avuçlarım ancak parmaklarını tutabilecek boyutlarda
olduğu için) tuttum, yanaklarıma sürdüm o sıcacık ve yumuşacık tenini. Belli
belirsiz hissettiğim tatlı çiçek kokusunu doya doya burnuma çektim. O sırada
annemin acılarını dindirebilecek bir fikir geldi aklıma. Yorgun gözlerinin
içine sevecenlikle baktım ve göz kapaklarından başlayarak yavaşça tüm vücuduna
yayılan bir uyuşukluk gönderdim ona. Gücümü kontrol etmeliydim çünkü fazlası
çok daha büyük acılar çekmesine sebep olabilirdi.</span><span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt;"> </span><b></b><i></i><u></u><sub></sub><sup></sup><strike></strike></div>
Günay Gafurhttp://www.blogger.com/profile/16818720587536520415noreply@blogger.com